Spor yaralanmalarında doğru bilinen 8 yanlışa dikkat
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Bombacı, “Spor çocukluk çağında eğlenmek için serbestçe yapılan bir aktiviteden, profesyonel …
Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Hasan Bombacı, “Spor çocukluk çağında eğlenmek için serbestçe yapılan bir aktiviteden, profesyonel anlamda uygulanan yarışmalara kadar hayatın her döneminde yapılan bir aktivitedir. Ne var ki spor beraberinde yaralanma riskini de getirir. Spor yaralanmalarının pek çoğu önlenebilir yaralanmalardır” diye konuştu.
KOŞMAK DİZLERE ZARAR VERİR
Spor yaralanması konusunda koşucularda ilk suçlananın çoğunlukla ayakkabılar olduğunu belirten Prof. Dr. Hasan Bombacı, “Ayakkabıların gerçekten önemi vardır. Ancak diğer pek çok spor dallarında olduğu gibi koşucularda da ortaya çıkan bazı rahatsızlıklar birden çok faktöre bağlıdır. Koşulan zemin, beslenme, su kaybı, konsantrasyon, spora vücudun hazırlanması (ısınma-germe-aktivite-soğuma-tekrar germe) gibi faktörlerin hepsi spordan elde edeceğimiz faydayı ya da zarar görmeyi etkileyebilir. Bununla birlikte canlıların pek çoğunun doğal bir aktivitesi olan koşmanın potansiyel zararlarının çok büyük bir kısmının önlenmesi mümkündür” diye konuştu.
Bu bilginin geçmişte doğru olduğunu söyleyen Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Prof. Dr. Hasan Bombacı, “Ön çapraz bağ (ÖÇB) diz bölgesinin ciddi yaralanmalarından birisidir. Günümüzde ÖÇB ameliyatları gelişen teknoloji ve teknikler sayesinde çok daha başarılı sonuçlar vermektedir. Ancak ameliyat sonrası spora dönüş sürecini bağın iyileşmesi ile ilgili biyolojik bir süreç olduğu için belli sürelerin altına indirmek çok olası değildir. Bununla birlikte iyi bir rehabilitasyon süreci ile ÖÇB rekonstrüksiyonu yapılan hastalarda yaklaşık yüzde 70-80 oranında spora dönüş, yüzde 50 oranında ameliyat öncesi performansı yakalamak mümkündür” açıklamasında bulundu.
Prof. Dr. Hasan Bombacı adaleleri güçlendirme egzersizlerinin 2 türlü olacağını belirterek şu bilgileri verdi:
“Bu egzersizlerin yapılışı da sonuçları da farklıdır. Birincisi adalenin gücünü ve hacmini artıran egzersizlerdir. Bu egzersiz tekniğinde egzersiz gittikçe artan dirence karşı yapılır. Bu esnada adalenin aerobik mekanizmayla enerji üretme kapasite gittikçe azalır ve anaerobik mekanizma devreye girer. Adalede yorgunluk ortaya çıkar ve ortama salınan bazı maddeler ağrıya sebep olur. Bu sırada örneğin ağır kaldırma gibi egzersizlerde devreye giren adaptasyon mekanizmaları adalede hem hacim hem de güç artışına sebep olur. İkinci yolda ise daha çok adalenin dayanıklılığı artar. Burada adale içinde güç üreten motor üniteler artmaz daha ziyade aynı yönde hareket eden adalelerin aktivasyonu artar. Bu durumda hacmi çok artmayan adalenin dayanıklılığı artar. Güçlendirme egzersizlerinde miktarın yanında teknik de önemli bir yer tutar.”
“AKUT BİR YARALANMADA AĞRIYI GİDERMEK İÇİN EN DOĞRU YOL ISI UYGULAMAKTIR”
Ani gelişen bir yaralanmada gelişen doku hasarı yaralanmanın şiddetine göre kimi zaman kanamaya ancak hemen her zaman lokal ödeme sebep olur. Kanama meydana gelen durumlarda hasarlı bölgede kanamanın sınırlanması için damarların büzülerek (“vazokonstrüksiyon”) tepki göstereceğini dile getiren Prof. Dr. Bombacı, “Takiben kanamayı durdurmaya yarayan diğer mekanizmalar devreye girer. Bunu izleyen saatler içerisinde o bölgedeki oksijen azlığına tepki olarak damarlarda genişleme ve damar geçirgenliğinde artma meydana gelir bu da ödemin artması anlamına gelir” diyerek şunları da ekledi:
“Eğer yaralanmanın başlarında sıcak uygulanırsa damarların genişlemesine bağlı olarak hasarlı bölgede kanama ve ödem artar. Bu da istenmeyen bir durumdur. Bunun yerine hasarlı bölgeye uygun ölçüde basınçla soğuk uygulanması gerekir.”
“EGZERSİZDEN FAYDA SAĞLAMAK İÇİN MUTLAKA ACI OLMALIDIR”
Bu bilginin de her zaman doğru olmadığının altını çizen Prof. Dr. Hasan Bombacı, egzersiz yaparken duyulan acının en önemli nedeninin adalenin kasılması sırasında ortaya çıkan laktik asidin yarattığı irritasyon olduğu bilgisini verdi. Bunun özellikle ağırlık kaldırmak gibi “yüksek dirence karşı yapılan egzersizlerde belirgin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Bombacı, “Bunun nedeni adalenin kapasitesinin en çok kullanıldığı durumlarda adale içinde enerji üretme mekanizması ‘aerobik yol’dan ‘anaerobik yol’a geçmesidir. Bu sınırlara kadar zorlama, kas hücrelerinin hem hacminin artması hem de sayılarının artması için gereklidir. Ancak adalelerin maksimum kuvvetin altında çalıştığı dayanıklılık egzersizlerinde bu durum ortaya çıksa da daha hafif derecededir. Bir diğer egzersiz çeşidi olan germe egzersizlerinde de egzersizin yarattığı acı, egzersizin başlarında hissedilir ancak daha kısa sürelidir” dedi.
“ÇIKIK BİR PARMAĞIN İYİLEŞMESİ KIRIK OLANDAN DAHA UZUN SÜRER”
Parmak çıkıklarının tedavi yaklaşımının el ya da ayağa göre farklılıklar göstereceğine dikkat çeken Prof. Dr. Hasan Bombacı, “Daha sık görülen el kırık ve çıkıklarından bahsedecek olursak elin kompleks yapısına ve oluşacak hasarın çeşitliliğine bağlı olarak çok farklı sonuçların ortaya çıkabileceğini söylemek yanlış olmaz” diyerek gerek kırık gerekse çıkıklar da konservatif tedavi olarak anılan cerrahi dışı tedaviler uygulanabileceği gibi kırık ve çıkığın yerine ve şekline bağlı olarak çok çeşitli cerrahi işlemler de uygulamanın gerekebileceğine vurgu yaptı. Prof. Dr. Bombacı kırık ve çıkığın yeri ve şekline göre iyileşme sürecinin her iki yaralanmada da çok değişkenlik gösterebileceğini sözlerine ekledi.
Ayak bileği burkulması günlük hayatta çok sık meydana gelen bir yaralanmadır. Ayak bileği burkulması dendiğinde ayak bileği ekleminde ortaya çıkan bağ yaralanmalarının akla geldiğini ifade eden Prof. Dr. Hasan Bombacı şunları da aktardı: “Buna çok sık olmamakla beraber küçük kırıklar da eşlik edebilir. Kırık olmadıkça ilk defa olan ayak bileği burkulmasının (bağ yaralanmasının) tedavisi, bağ hasarının derecesine göre değişen sürelerde, çoğunlukla da özel dizayn edilmiş ortezlerle tespittir. Ayak bileği kırıkları da aslında temelde ayak bileğinin anormal yük altında kalması ile oluşur. Ancak bu durumda ayak bileğini oluşturan bir ya da birden fazla kemikte kırıklar oluşur. Tedavisinde ise büyük bir çoğunlukla ameliyat gerekir. Bazen bu kırıklara kıkırdak hasarları da eşlik edebilir. Dolayısıyla sonuçları daha öngörülemezdir ve risk taşır.”
Bu bilginin de her zaman doğru olmadığının altını çizen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı Prof. Dr. Hasan Bombacı, ergenlik öncesi çocuklarda adale hacmi ve adalelerin oksijen yakma kapasitesinin erişkinlere göre daha az olduğunu hatırlatarak “Bu adalelerin daha az güç üretmesine sebep olur. Dolayısıyla çocuklar daha çabuk yorulurlar. Adalelerin erken yorulması da dolaylı olarak eklemlere ve uzun kemiklerin uçlarında yer alan büyüme plaklarına fazla yük binmesi demektir. Bu büyüme kıkırdağının yaralanmasına zemin hazırlar. Ancak son zamanlarda yapılan araştırmalar çocuklarda iyi düzenlenmiş ve zamana yayılmış (8-12 hafta) egzersiz programları ile büyüme plaklarında oluşabilecek risklerin en aza indirilebileceğini göstermektedir. Çocukların yaptığı güçlendirme egzersizlerinde daha düşük dirence karşı daha çok tekrarla yapılan egzersizler daha uygundur” dedi.