Cilo Dağları bitki çeşitliliğiyle bilim insanlarını heyecanlandırdı
Hakkari’de yaz ve kışın bir arada yaşandığı Cilo Dağları ve Sat Buzul Gölleri Milli Parkı, zengin bitki örtüsü, endemik türleri ve doğal …
Hakkari’de yaz ve kışın bir arada yaşandığı Cilo Dağları ve Sat Buzul Gölleri Milli Parkı, zengin bitki örtüsü, endemik türleri ve doğal güzellikleriyle bilimsel insanlarının da ilgisini çekiyor.
Bölgede terörle mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi sayesinde tesis edilen güven ortamı ile turizme kazandırılan kentteki saklı güzellikler, yurdun dört bir yanından doğaseverlerin uğrak mekanı oldu.
Geçen hafta Van’da düzenlenen “2. Uluslararası Yaban Hayvanları Kongresi”ne katılan bilim insanları, kongre kapsamında düzenlenen gezi sayesinde, Cumhurbaşkanlığı kararıyla geçen yıl “milli park” ilan edilen ve Türkiye’nin en yüksek ikinci zirvesi olan 4 bin 135 rakımlı “Uludoruk”un bulunduğu Cilo Dağlarındaki buzulları, endemik türleri ve biyoçeşitliliği görme şansı buldu.
“Tüm yaylalarımız, dağlarımız turizme açılmış durumda”
Geziye katılan akademisyenlere eşlik eden Hakkari Valisi ve Belediye Başkan Vekili İdris Akbıyık, muhabirine, kentte Türkiye’nin en yüksek ikinci zirvesinin ve çok sayıda yüksek rakımlı dağların bulunduğunu söyledi.
Yerli ve yabancı turistlerin her geçen yıl kente daha fazla ilgi gösterdiğini belirten Akbıyık, şunları kaydetti:
“Uzun zamandır buralara terör, şiddet nedeniyle gelinemiyordu. Şu anda tüm yaylalarımız, dağlarımız turizme açılmış durumda. Cilo bölgesine bilimsel gezi düzenledik. Burası ülkemizde gezilip görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Hakkari dağ ve kış turizminde bölgenin ve ülkenin önemli bir cazibe merkezi olacak inşallah. Bu çerçevede de yatırımlarımız, çalışmalarımız ve festivallerimiz devam ediyor. Sat Buzul Gölleri’nde temmuz ayında festival düzenleyeceğiz. Bu sene üçüncüsünü yapacağız. Buralarda ilerleyen zamanlarda birçok ulusal ve uluslararası etkinlik yapacağız. Her dağ ayrı bir güzelliğe, ayrı bir özelliğe sahip. Bunları kentimizin turizmine kazandıracağız.”
“Buranın uzun vadeli gelişim planını yapıyoruz”
Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü İsmail Üzmez ise Cilo Dağları’nın bölgenin ve ülkenin nadir yerlerinden biri olduğunu, bilim insanlarının söz konusu bölgenin flora, fauna ve biyoçeşitliliğine yönelik çalışma yürüttüğünü aktardı.
Bölgede, endemik türlerin, buzul göllerinin, yıl boyunca erimeyen kar tabakasının bulunduğunu anlatan Üzmez, turizm için değerli bir yer olduğu için “milli park” ilan edildiğini hatırlattı.
Hakkari’nin eşsiz bir doğasının olduğunu anlatan Üzmez, şunları kaydetti:
“Buraya yapılan yatırımlarla daha çok turist çekmeye ve doğa turizmini buralara daha çok yaymaya çalışacağız ki hem Hakkari hem de Türkiye bu konuda marka olsun. Ben de ilk defa geliyorum. Burayı çok beğendim. Buranın uzun vadeli gelişim planını yapıyoruz. Yani uzun vadede burada ne yapacağız, ne yapılabilir, burayı daha çok nasıl tanınır hale getirebiliriz, doğa turizmini nasıl yaygınlaştırabiliriz. Bunun çalışmalarını yapacağız. Yörenin insanı burayı biliyordu ama herkes bilmiyordu. Bundan sonra herkes, bütün dünya bilecek. Burası artık terörle değil, turizmle anılacak diyoruz. Bunun da gelecek zamanda Hakkari’ye çok büyük getiri sağlayacağını düşünüyoruz.”
Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Çalıcıoğlu da Cilo Dağları ve buzullardan çok etkilendiklerini, herkesin bölgeyi görmesi gerektiğini dile getirdi.
Çalıcıoğlu, “Burası cennetten bir köşe, bozulmamış bir doğa. Dünyanın en temiz suları buradan çıkıyor. Dereler şeklinde aşağıya doğru akıyor. Hem bitki hem hayvan anlamında oldukça iyi durumda. Şehir hayatından sonra burası bir terapi merkezi gibi geldi, çok beğendim. Biyoçeşitlilik araştırması yapan akademisyenler için bulunmaz bir fırsat oldu. İleride eminin burada daha çok çalışma yapacaklardır.” dedi.
Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Veteriner Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hatice Özlem Nisbet de Cilo Dağlarına gelme fırsatı bulduğu için mutlu olduğunu belirterek, “Bizim için çocukluk hayaliydi. Öğrencilik yıllarında dağcılık yaptım. Gelemediğimiz yegane dağlardan birisiydi. Bu güzellikleri görmek bize de kısmet oldu. Bu buzulları görmek bizim için büyük bir şans. Dünyanın birçok yerinden insanlar buraya ziyarete gelmek istiyor. Buzulların haricinde yapı olarak da çok güzel bir yer. Bir çanak görünümünde. Kaya yapısı çok farklı. Gerçekten korunması ve önem verilmesi gereken bir alan. Doğaya ilgi duyanlar gelip görsünler burayı.” ifadelerini kullandı.
Azerbaycan’dan gelen Nahçıvan Devlet Üniversitesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mirmahmut Seyitli ise “Burada gördüğümüz saygıyı, misafirperverliği gittiğimizde hocalarımızla da paylaşacağız. Buranın fotoğraflarını çektik. İlk defa böyle bir tabiat görüyoruz. Çok güzel bir yer. Burada vadiye ‘Cennet ve Cehennem’ adının verildiğini duyduk. Hakikaten de burada cenneti görmüş sayıldık.” diye konuştu.