Kadının önyargıyla savaşı sürüyor
PERYÖN’ün 50’nci yılı vesilesiyle “Gelecek #İnsanKonuşursa Başlar” perpektifiyle desteklediği araştırmaya göre katılımcıların yüzde 68’ine göre …
PERYÖN’ün 50’nci yılı vesilesiyle “Gelecek #İnsanKonuşursa Başlar” perpektifiyle desteklediği araştırmaya göre katılımcıların yüzde 68’ine göre cinsiyet eşitliği, şirketlerinde önemli bir değer ve stratejik unsur olarak görülüyor. Katılımcıların yüzde 56’sı insan kaynakları (İK) süreçlerinin en az birinde bilinçsiz önyargılara maruz kaldığını belirtirken bu oranın kadın katılımcılarda yüzde 60, erkek katılımcılarda ise yüzde 42 olduğu görülüyor. “Kariyer”, “ücret yönetimi” ve “işe alım” gibi İK süreçleri, katılımcıların en fazla bilinçsiz önyargılara maruz kaldıklarını düşündükleri alanlar olarak öne çıkıyor.
‘Romantik bir gündem değil’
PERYÖN (Türkiye İnsan Yönetimi Derneği) Yönetim Kurulu Başkanı Buket Çelebiöven, cinsiyet eşitliğinin “romantik” bir gündem değil, toplumsal ve ekonomik gelişme için kritik önem taşıyan bir yapı taşı olduğunu vurguladı. Çelebiöven, “PwC ve PERYÖN’ün ortak çalışması olan Çalışma Hayatında Cinsiyet Eşitliği Araştırması, çalışma yaşamındaki cinsiyet eşitliği algısının olumlu yönde değişimini göstermek açısından son derece umut verici. Bundan çok değil 10 sene önce çok az organizasyonun gündem maddesi olan cinsiyet eşitliği konusunda şu anda gelinen noktanın bir gelişim olduğu görülüyor. Araştırma sonuçlarına göre, katılımcıların yüzde 68’i şirketlerinde cinsiyet eşitliğinin önemli bir değer ve stratejik unsur olduğunu düşünüyor. Bizim bundan sonraki eylem planımız ise araştırmanın İK departmanlarının süreçleriyle ilgili verilerine odaklanmak ve bu verilerin değişimi için birlikte hareket etmek olacak. Çünkü, görüyoruz ki bilinçsiz önyargılar konusunda alınacak çok yolumuz var. Katılımcılar neredeyse tüm İK süreçlerinde bilinçsiz ön yargılara maruz kaldıklarını belirtiyorlar. Kadınların negatif deneyim oranı her alanda erkeklerden daha yüksek. Bu sonuçları, çok yönlü ve ayrıntılı olarak tartışmaya açacağız” dedi.
Genel erkekler için daha olumlu
Çelebiöven, kadın ve erkek katılımcı oranları arasındaki farkın aslında toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin temel sorunu olduğunu dikkat çekerek, “İnsan kaynakları süreçlerinin genelinde, süreçlerin eşit/adil bulunma oranı kadınlarda yüzde 65, erkekler için ise yüzde 85. Erkeklerin yüzde 93’ü performansın adil değerlendirildiğini düşünüyor, kadınların ise yüzde 74’ü. Ücrette eşitlik olduğunu düşünen kadın oranı yüzde 60, erkek oranı yüzde 88. Araştırmanın tamamını incelerseniz oransal farkın bu seyirde gittiğini göreceksiniz. Süreç aynı süreç ama kadın erkek algısı arasında çok ciddi bir fark var. İşte eşitsizliğin ve sorumluluğumuzun başlama noktası bu” dedi.
‘Neden erkek gibi davranalım?’
Kalıplaşmış önyargıların yaşamın her alanında ve özellikle de iş dünyasında tökezleme etkisi yarattığına dikkat çeken Çelebiöven, kadınların karşılaştığı en önemli sorunlardan birinin de “erkek gibi davranma” konusundaki yönlendirme olduğunu belirtti. “Çalışma Hayatında Cinsiyet Eşitliği Araştırması” bulguları, kadın katılımcıların, yöneticileri, iş arkadaşları ya da üst yönetim tarafından davranış ve konuşmalarının nasıl olması gerektiği hakkında yönlendirildiklerini ve çözümü erkek gibi davranmakta bulduklarını gösteriyor. Çelebiöven, “Bu tarihi bir önyargının yansıması. Kadını daha duygusal olarak tanımlamak, bazı rollerde kadınların eksik kalacağını düşünmek ve kadının bakım sorumluluklarının ona ayak bağı olacağına inanmak eşitsizliğin kök nedeni. Benzer araştırmalar küresel algının da bu olduğunu gösteriyor. Kadın olarak organizasyona ve hayata katacağı onlarca soyut beceri avantajı varken, kadın neden erkek gibi davranmak zorunda kalsın? Geliştirmeyi önceliklendirmemiz ve topyekün sahiplenmemiz gereken gelişim alanlarından biri de işte bu” dedi.
Toplumsal kalkınma için eşitlik şartı
World Economic Forum tarafından yayınlanan 2021 Global Gender Gap Report’a göre tüm dünyada cinsiyet eşitliği farkını kapatmak için 135.6 yıl gerekiyor. ILO’nun 2020 analizlerine göre dünyada kadın erkek arasındaki ortalama ücret farkı yüzde 20. Cinsiyet eşitliği indeksi, Türkiye’nin 156 ülke arasında 133’üncü sırada yer aldığını gösteriyor. Çelebiöven, kadın erkek eşitsizliğine yönelik istatistiklerin tersine çevrilmesinin ekonomik etkisine dikkat çekti ve “Dünya Bankası verilerine göre, cinsiyet eşitliğinin sağlanmasının küresel gayrisafi yurt içi hasılayı (GSYİH) 2025’e kadar 28 trilyon dolar kadar artıracağı öngörülüyor. Oysa pandemi etkisindeki 2020 yılında istihdam edilen kadın sayısı 54 milyon azaldı ve 45 milyon kadın iş gücü piyasasını tamamen terk etti (UN Women). Dünyanın şu anda içinden geçtiği ekonomik süreç, kadının ve erkeğin ekonomiye ortak ve tam randımanlı katılımını zorunlu kılıyor. Toplumsal cinsiyet eşitliği romantik bir gündem değil, toplumsal ve ekonomik gelişme için kritik önem taşıyan bir yapı taşı” diye konuştu.
İTÜ’den cinsiyet eşitliği planı
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kapsamında Cinsiyet Eşitliği Planı yayınladı. Bilim, Mühendislik ve Teknolojide Kadın Çalışmaları Merkezi, EELISA Avrupa Üniversitesi Proje Ekibi ve Sürdürülebilirlik Ofisi tarafından ortaklaşa hazırlanan plan, tüm İTÜ birimlerinin ve paydaşlarının katılımı ile cinsiyet eşitliği farkındalığını artırmayı hedefliyor.
İTÜ’nün hazırladığı planda, kadınların eğitim ve araştırma konularında güçlendirilmesi ve gelişmesi için; işe alma, seçme ve kariyer ilerleme desteği, cinsel taciz ve ayrımcılıkla mücadele, cinsiyet boyutunun araştırma ve öğretim içeriğine entegrasyonu ve kurum kültürü gibi konuların üzerinde duruldu. Söz konusu başlıklarda kısa, orta ve uzun vadeli projeksiyonlar ortaya konuldu.
HAZIRLAYAN: PINAR AKTAŞ pinar.aktas@milliyet.com.tr